Liberal Konsey

11.10.2005

Potter

Kucuk buyucu Harry Potter’in kitaplari bilindigi gibi dunyada 300 milyonun uzerinde bir satisla oldukca ilgi topladi. 7 Kitap olarak tasarlanan serinin birinci kitabinin filmi ciktiginda serinin 4. kitabi yayinlanali 1 yil olmustu. Simdiyse 4. Kitabin filmi sinemalara gelmek uzere, ve 6. kitap da bir kac ay oncesinden beri piyasada. Bu ayin 18’inde gelecek olan 4. filmi iyi anlayayim diye 2. ve 3. filmleri bir seyredeyim dedim ve 2. ve 3. filmin ilk ciktigi zamanlarda seyrettigim 1. filme gore hayli farkli ve siyasallasmis bir duzlemi oldugunu fark ettigim icin bu yaziyi yazma ihtiyaci hissettim.
Genel konu olarak filmlerde Potter, anne ve babasini olduren kotu buyuculer buyucusu, guclu Lord Voldemort’a karsi savasiyor.
Maceralarini, okudugu buyuculuk lisesi Hogwarts’in buyulu dehlizlerinde ya da yuzyillarca acilmamis gizemli odalarinda, buyuculuk ogrencisi arkadaslariyla beraber iz surerek yasayan Potter’in her bolumu ayri birer hikaye olusturan kitaplari bu yonuyle Enid Blyton’un “hafiye besler”, “gizli yediler” gibi eserlerini de hayli andiriyor, ozellikle de rakip yatakhanede kalan ukala ve kotu zengin cocuklari olarak resmedilmis diger ogrencilerle surdurulen rekabet, okul ici yarismalar gibi konular da dusunuldugunde. (Okulda Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclaw ve Slytherin adlarinda 4 yatakhane vardir.)
Tuhaflik su ki birinci filmde cocuklardan bahseden, fakat buyuklere anlatilmis, akillica kurgulanmis bir olay orgusu, kendine ozgu bir evreni, karakterleri ve cocuksuluğundan ancak alaycili anlatimi sayesinde ayird edilebilen bir macera vardi. Fakat ikinci filmde birden hikayenin ana teması degisiyor: Tamamini ikinci filmde ogreniyoruz ki hem ogrenci hem de asıl buyuculer arasinda tum ebeveynleri buyucu bir aileden gelmek ve gelmemek konusunda buyuk bir cekisme vardir. Rakip misafirhanedeki ukala ogrencilerin digerleriyle alay edip durmasinin sebebi digerlerinin yarim-kanli (half-blood diye geciyor) olmasi, kendilerininse sulaleden buyucu safkan (pure-blood diye geciyor) olmalaridir, safkan buyucu ogrencilerden birinin velisi olarak gene bu filmde karsimiza cikan Lucius Malfoy okul yonetim kurulu uzerinde cok buyuk etkiye sahiptir ve mevcut okul yonetimini yarim-kanlilara musamahali davrandigi icin isten el cektirmeye calismaktadir. Ikinci kitapta ayrica ukala ve safkan kotu cocuklarin kaldigi yatakhane olan Slytherin’in 1000 sene once “Salazar Slytherin” adli bir buyucu tarafindan kuruldugu bu buyucunun yarim-kanlilarin alinmasina karsi mucadeleyi de baslatan kisi oldugu ogrenilmektedir. Tahmin edilebilecegi gibi Gryffindor, yani Potter’in kaldigi yatakhanenin 1000 sene onceki kurucusu Godric Gryffindor, yarim kanlilarin (half blood) okula alinabilmesinin en buyuk destekcisidir ve Potter’in kendisi ve arkadaslari da yarim kanlidir. 3. filmde de konu bu sekilde devam ediyor ve hatta gene ogreniyoruz ki aslinda safkan yarimkan buyucu olma meselesi filmin ana ekseniymis, Lord Voldemort da, kendisi de yarimkan olmasina ragmen, yarimkanlara dis bileyen biriymis ve bu yuzden kotu olmus, Potter’in ebeveynine de bu yuzden dis bilemis, oldurmus falan filan.
Dur bi dakka nooluyor dedim tabii. Cunku bu tema degisikligi ve fantastik kitaplarin ruhunda varolan mizahi, alayci ve apolitik uslubun yerini alan mesaj verme kaygisi hemen siritiyor. Hemen bu anti-irkci temanin veya ipuclarinin ilk kitabin kendisinde yer alip almadigini merak ettim, cunku ben neticede filmlerden izliyordum ve bazen boyle seyler kitapta yer alir, fakat filme ancak kurgu gerektirince eklemlenir. Ama ilk kitabi da bir sekilde edinip taradim, ve orada da hic bir anti-irkci mesajin olmadigini, yarimdi safti diye bir kan meselesinin kelimesinin bile hic gecmedigini gordum uzulerek. Ne half, ne, blood, ne, pure, ne blood. Ilk kitaptaki mesajlar sadece sadakat, baglilik, iyilik guzellik vs seyler, ve kotuluk sadece kotuluk oldugu icin, dogasi geregi kotuluk.
J. K. Rowling’in ilk cildi de yeterince cok satan kitabinin temasini ikincide ne diye degistirdigini bilmiyorum. Ama bir fantastik roman okuru bayat ve didaktik politik mesajlar verme kompleksini asmis, okuyucusuna duzgun ve “inanilmaz” bir hikaye okutma cabasinda bir hayalgucu bekler yazarin zihninden. Bu yuzden alegori’lerden varligini hissedebildigi yasa geldiginden beri tum kalbiyle nefret ettigini acikca soylemekten cekinmemis buyuk bir fantastik roman yazarinin bir sozunu buraya da kaydediyorum: Kendisine hic bir sosyal problemi ya da olguyu isaret etmeyen masallar yazdigi icin insanlari topluma karsi sorumlu gorenlerce yoneltilen “Kacis edebiyati yapiyorsun” suclamasina verdigi muhtesem cevabi buraya da aliyorum. Edebiyatin, hayalgücünün ve yetenegin bir savunmasi olarak elbette. Ve politize olmama ozgurlugunun de izninizle.
“Kendini durup dururken hapiste bulmus bir adamı sırf çıkıp eve gitmeye çalıştığı için ne diye hor görelim? Ya da; diyelim beceremedi. Hapishane duvarları ve ve parmaklıklardan başka şey düşünüp konuşması yasak mı? Dışarıdaki dünya sırf bu mahkum onu göremiyor diye daha mı az gerçektir sanki? Bir mahkumun kaçışından en çok kim tedirginlik duyar ki?”

tatli ruyalar dilegiyle...

Not: Mahcupyan bugun de yazmadi.

0 Yorumlarz:

Yorum Gönder

<< Home